İÇİMİZDEKİ DAİMA DİRİ OLAN KAYNAĞI KEŞFETMEK İÇİN DEFALARCA ÖLMEK VE BU SAYEDE YENİDEN DOĞMAK. (BİLGE ÇINARLAR 3. YAŞ KARŞIYAKA)
Bu yıl Karşıyaka belediyesi Bilge Çınarlar Sağlıklı Yaş Alma Merkezi TSM
korosuna, koro şefi ve genel sanat yönetmeni, Sayın Birkan Balcı’yı www.youtube.com/@birkanbalc9906
arayarak sazende olarak katılım için
izin istedim. Beni kırmayarak çak nazik ve saygılı yaklaşımıyla kabul etti ve
takip eden ilk çalışma gününde udumu sırtıma vurarak evime yakın olan merkeze
gittim.
Koro epeyce kalabalık o nedenle de ikiye bölünmüş. Bir kısmı Perşembe
diğer kısmı da Cuma günü çalışmaya geliyor.
Elbette sazende grubu her iki güne de geliyor ki bu da beni çok mutlu
etti.
Ayrıca Birkan hocanın konservatuardan sınıf arkadaşı olduğunu
düşündüğüm. Mızraplı tambur sanatçısı, soyadını hatırlamadığım Murat kardeşim,
İzmir’de çok tanınan asker kökenli, Keman sanatçısı Mahmut Diker hocam
ile birlikte onların mızrap vuruş ve yay çekişleriyle yol aldığım,
Bir eserin içinde onlarla harmanlandığım, yanlarında olmaktan haz
duyduğum saz üstatları ve benim gibi amatör ve 50 yaşından sonra nota okuyup,
ezgileri bir müzik aletinden duyma hevesine kapılan diğer amatör
arkadaşlarımızla birlikte koroya sazlarımızla eşlik ediyoruz böylece.
Bilge Çınarlar Merkezinde THM Ve TSM Koroları dışında, oldukça yoğun ve
çok ciddi çalıştıklarını gözlemlediğim kendi bölümlerinde muhteşem özgün
eserler yaratan resim kursu ve diğer yandan bir kitap kulübü de bulunuyor.
Kitap Kulübünün başında da 3. Yaş Üniversitesinde Tarih dersi veren, tanımaktan haz duyduğum ve imza günüme katılarak kendi yazdığı, Bilge Çınarlara İthaf edilmiş ‘’BİZ’’ şiirini bize okuyarak imza günüme değer katan M. Gündüz Özsoy hocamız bulunuyor
LETHE 1988 İsimli kitabımın da umuyorum ileri bir tarihte kitap
kulübünce, görme özürlü insanlar için kitap kulübünde gönüllü ve canla başla
kitapları sesli kitaba dönüştüren arkadaşlarca gündeme alınıp çalışma
başlatılacak diye umuyorum.
Koro hızla devam ederken daha önce duymadığım ve tüm dünyada oldukça
yaygın olduğunu öğrendiğim 3. Yaş Üniversitesinin de belediye ve Bilge Çınarlar
merkezinde faaliyet gösterdiğini öğrendim.
Tüm dünyada 3. Yaş Üniversiteleri genelde Üniversitelerin bünyelerinde
belli bir yaşın üzerindeki insanların ki adını da buradan alıyor,
İnsan ömrünün ilk 20 yılını 1. Yaş; İkinci 20 yılını 2. Yaş; Üçüncü 20 yılını da 3. Yaş olarak
değerlendirildiği ve bu 3. Yaş seviyesinde sağlıklı ve bilinçli bir yaşam
sürmesi ile ilgili bir hedefi olan 3. Yaş üniversiteleri meğer tüm dünyada pek
yaygınmış.
Etrafımıza baktığımızda bizim yaşlarımızda olup da sağlığına dikkat
etmeyen, boşa zaman geçiren, okumayan, sigara içen, evde birlikte yaşadığı
insanlara huysuz ihtiyarı oynayan çok insan var, bunların büyük kısmı da erkek
ne yazık ki.
Tüm dünyada 3. Yaş üniversitelerinin belirlenmiş faydalı derslerine
tamamı üniversite hocaları giriyor ve onlara bazen online bazen de yüz yüze
dersler veriyorlar.
Ben de ne olduğunu öğrenip anlayınca dönüp şöyle bir zamanıma baktım ve
buna zaman ayırabileceğimi anladım.
Kayıt günü, Karşıyaka’da ikamet ettiğimizi belgeleyip kimliğimizle Bilge
Çınarlar merkezindeki 3. Yaş Üniversitesine kayıt oldum.
Şu an ilk üç haftayı geride bıraktık derslerde, iki seçmeli dersten
Satranç ve Psikodrama’yı seçtim. Seçmelilerde Bendir, halk oyunları, Drama,
öykü yazarlığı gibi dersler vardı.
Bir yandan da TSM korosu devam ettiğinden biraz yorucu oldu daha sonra tempoya ayak uydurdum ve alıştım.
Özellikle zorunlu online derslerden sirkadyen beslenme, ilaç kullanımı,
tarih, ileri yaşta kültür fizik hareketleri, ileri yaşta görülen cilt
hastalıkları, yaşlılıkta depresyon, akılcı takviye kullanımı, kalbimizi
koruyalım gibi derslerde çok mantıklı bazılarını benim de uyguladığım ancak
daha derin bilgilerle donatıldığım faydalı dersler aldık ve devam ediyoruz.
Bazı dersler de yüz yüze Karşıyaka belediyesi 7. Katında bulunan meclis
salonunda yapılıyor.
İkinci hafta devam ederken Cuma günü öğleden sonra meclis salonunda bir
araya geldik.
Elbette kadın arkadaşların çokluğu erkek arkadaşların ise epeyce az
oluşumuz beni üzdüyse de yapılacak başka bir şey yoktu.
**
Aktif ve sağlıklı yaşlanma perspektifinin en önemli
bileşenlerinden birisi yaşlının toplumsal hayata etkin katılımını sağlamak ve
bu yönde farklı mekanizmaların işlerliğini sürekli kılmaktır.
Özellikle bakım hizmetleri alanında, yaşlının kendi evinde
hayatını idame ettirebilmesini hedefleyen evde bakıma destek ve gündüz
hizmetleri ve yine yaşlının bireysel kapasitesine yönelik hayat boyu eğitim
olanakları bu amaca yönelik olarak öne çıkarılmaktadır. Bu kapsamda yerinde
yaşlanmayı destekleyici etkinliklerden birisi de hayat boyu eğitim başlığı
altındaki “Üçüncü Yaş” eğitimleridir.
Bunun yanı sıra aktif yaşlanma ve hayat boyu öğrenme çerçevesinde
uluslararası alanda “Üçüncü Yaş Üniversitesi” olarak bilinen, yaşlı bireylere
yönelik yükseköğretim programları da ülkemizde son yıllarda bazı illerimizde
bulunan üniversiteler bünyesinde 60+ Tazelenme Üniversitesi Projesi adı altında
uygulanmaya başlanmıştır.
Vizyon
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının aktif ve sağlıklı yaşlanma
perspektifiyle hayat boyu öğrenme kapsamında yürüttüğü temel çalışmalardan biri
"60+ Tazelenme Üniversitesi Projesi"dir. Bu projeyle 60 yaş ve üzeri
bireylerin aktif ve sağlıklı yaşlanması desteklenmesi hedef alınmıştır.
**
Cuma günü öğleden sonra ikinci ders olarak Katip Çelebi Üniversitesi
Öğretim Üyelerinden Bir Profesör vardı karşımızda ve onun konusu NLP ( Tesadüfi
olayların ardında yatan dinamiği uygulayan ve inceleyen bilim dalı) Neuro Linguistic Programming olarak açılım
verebileceğim sinir dili olarak da açıklanan bir ders anlattı.
Bu dersin ne olduğuna siz de bakabilirsiniz. Bu tekniğin kişisel
gelişiminize yönelik faydalarının neler olduğunu da öğrenebilirsiniz.
Kısaca yazacak olursam; Duygularınızı yönetebilmenize yardımcı olmak,
Pozitif yaklaşımı benimsemek, Zorlayıcı durumların üstesinden gelebilmek, Öz
saygınızı ve öz güveninizi arttırmak, İletişim becerinizi geliştirmek gibi
faydalardan söz ediliyor.
Hoca ders anlatırken sunumunda bulunan görselleri ve yazıları da sıra
ile gösteriyor.
Bir ara görselde bir kartal resmi belirdi ve altında da Kartallar kaç
yıl yaşar diye bir soru vardı.
Bu konuda sadece kartalların uzun yaşadığını biliyordu herkes ama kesin
kaç yıl yaşadığını bilmiyorduk.
Hoca devam etti,
Kartallar, yaşamlarının kırkıncı yılında yıpranan gagalarını ve
pençelerini çok yüksek ve ıssız bir dağın tepesine giderek bir değişim için
kırarlar ayrıca da tüylerini yolarlar.
Bir anda derste herkes bir birine baktı ve şaşırdı.
Öyle miydi gerçekten? Ve o kadar insan da bunu kabul etmeye hazırdı.
Hoca devam etti;
‘’Bu işlemi yaparken kartallar, çok acı çekerler hiçbir değişim de
acısız olmaz.’’
Meclis salonunda heyecanlı bir uğultu oldu gülüşmeler ve bu tezi hemen
kabul etmeye hazır hayret dolu gözlerle birbirimize baktık.
Bu acılı işlemden sonra da bir kırk yıl daha yaşarlar kartallar diye
devam etti hoca.
Tüm sınıf bu söyleme derinden inanmış, gıpta etmişti hepimiz kendimize
bakıyorduk,
‘’İnsan neresini kırar bir o kadar daha yaşamak için ve bunu insanoğlu
yapabilir mi?’’
Meclis salonunda bu dersi dinleyen herkes ben de dahil bu değerli
bilgiyi aldık cebimize koyduk ders bitince de hepimiz evlerimize gittik.
Tam iki gün bu kartalların gaga ve pençe kırma, tüy yolma ritüeli ile
kafa yordum.
Sonra aklıma ‘’acaba bu bilgi googl’da var mıdır sorusu geldi.
Derhal googl’a ‘’Kartallar tüylerini yolup gagalarını kırarlar mı’’ diye
yazdım.
Sanki hikaye orada beni bekliyordu ve tüm gerçek karşıma çıktı.
Çok merak ediyorum bu anlatılanı merak edip de araştıran hatta yazan
benden başka bir kişi daha var mı o dersi dinleyenlerden.
**
İDDİA
Kendini yenilemeye karar veren Kartal, sarp yamaçlarda
kendine bir kovuk bulur. Artık bir işe yaramayan gagasını günlerce kayalara
vurarak parçalanıp düşmesini sağlar. Yani oluşan gagasının sertleşmesini
bekler. Daha sonra bu güçlü gagayla acılar içinde yaşlanmış pençelerini söker.
Eskimiş tüylerini tek tek yolar. Yüzelli gün, yemeden içmeden acılar içinde
gerçekleştirdiği bu işlemlerden sonra, yeniden doğmuş gibi gençleşerek
uçar yeni yaşamına ve bir otuz yıl daha yaşar.
**
DOĞRU BİLGİLER.
Kartallar hiçbir şekilde
gagalarını ve pençelerini "sökemezler". Bu, sizin yenilemek amacıyla
kollarınızı ve bacaklarınızı "sökmeniz" gibidir.
Kimi zaman çok travmatik
yaralanmalar sonucu kartalların kısmen ya da tamamen pençesi, gagası ve tüyleri
parçalanabilir; ancak bunun "yeniden doğum" ile bir ilgisi yoktur ve
tıbbi bir müdahale yapılmadığı müddetçe kendisini yenileyemez.
Hatta bio mühendislik
çalışmalarından birinde, gagasını bu şekilde yitiren bir kartala yapay gaga
üretilmiştir.
Kartallar pençeleri ve
gagaları ile doğarlar ve bu iki yapı da, hem "yırtıcı kuşlar" olarak
bilinen grubun karakteristik özelliklerinden ikisidir, hem de bu yapılar
ömürleri boyunca büyümeyi sürdürür. İkisi de, insan tırnağını da oluşturan
keratin yapılıdır. Kartal yaşlandıkça, tıpkı uzayan bir tırnak gibi kartalın da
gagası ve pençeleri uzar.
Kartallar, avlanmaları
sırasında veya davranışsal olarak kendilerini temizlerken bu gaga ve
pençelerini sert yüzeylere sürter ve traşlarlar.
Ancak bir gaganın veya
pençenin toptan sökülmesi, daha önce de belirttiğimiz gibi, ölüm demektir.
Kartallar, diğer tüm
kuşlar gibi, "tüy dökümü" denen bir süreçle tüylerini kaybederler.
Ancak bu, bir insanın saçlarının dökülmesi gibidir: tüm tüyler bir anda
dökülmezler, zamanla, artık eski kalitesinde olmayan tüyler dökülür ve
yerlerine yenileri çıkar. Döngü bu şekilde, ömür boyunca sürer. Zaten tüylerini
tamamen kaybeden bir kartal hayatta kalamaz.
Tüy dökümü, genellikle
simetrik bir şekilde olur, özellikle de hassas tüylerde. Örneğin, sol kanadın
üzerindeki kritik tüylerden biri dökülüyorsa, sağ taraftaki aynı tüyün
dökülmesi sağlanır. Bu sayede, aerodinamik yapı, dolayısıyla kartalın uçuşu bu
zorunlu süreçten olabildiğince az etkilenmiş olur.
İddia
edilenin aksine, bir kartalın ömrü 80 yıl değil, ortalama olarak 30 yıldır. Tüm
diğer canlılar gibi (bazı pratik olarak "ölümsüz" canlılar hariç), kartalların
da "ömürlerini uzatma" ya da "yeniden doğma" gibi bir
tercihleri bulunmamaktadır.
Canlılar
tercihen ömürlerini uzatamazlar.
İddianın Kökeni
"Kartalın
Hikayesi" başlıklı "motivasyonel anlatım" kategorisinde Dünya
çapında yayılan bu yalan bilgiler, 2007 senesinde bir Powerpoint sunumu olarak
e-posta zincirlerinde ve internette yerini aldı. Her ne kadar savunucuları,
bunun "felsefi" bir hikaye olduğunu, insanın yeniden doğumunu izah
ettiğini iddia etseler de, birçokları bu hikayeyi kartallarla ilgili biyolojik
bir gerçek olarak da yaymaya başladı.
Bu saçma
ve yanıltıcı hikaye, belki istenmeden de olsa doğayla ilgili gerçeklerden
uzaklaşılmasına ve yaygın hatalı bilgilere neden oldu.
**
Siz de;
Düşünün
biraz ve sorun kendinize bu yalan hikaye neden anlatılır bir Profesör
tarafından bizim gibi ihtiyarlara?
Ben
konuyu ilettiğim arkadaşlardan ortak tavır olarak hocanın kendisinin konuya
açıklık getirmesini istemek olduğunu anladım.
**
Bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende.
Gül rengi şarap içilmez mi böyle
günde?
Seher yeli, eser yırtar eteğini gülün,
Güle baktıkça çırpınır yüreği
bülbülün.
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı
dönmeye,
Kimse bilmez, kimse bilmez... Ömer Hayyam
ÖZDENER
GÜLERYÜZ
Bir kaç yıl oldu sanırım, internet te okumuştum kartal'ın hikâyesini. Fakat gerçekmidir, gerçek değilmidir diye hiç araştırmamıştım. Üçüncü yaş Üniversitesinde de bu hikâyeyi hocamızdan dinleyince bayağı inanasım gelmişti. Fakat siz değerli dostum o gün bu konuyu bayağı merek ettiğinizi söylediniz. İyi ki de araştırma yaptınız, bu vesile ile ben de gerçeği öğrenmiş oldum. Aslında ben de sizin gibi kafama takılan konuları araştıran bir kişiyim. Fakat bu kartal hikâyesi ni nedense hiç araştırmak aklıma gelmemişti. Daha doğrusunu söylemem gerekirse internet te okuduğum hikâyeye bayağı da inanmıştım. Hikâyeyi Hocamızdan dinledikten sonra sizinle konuyu irdelememiz sonunda sizin gerçeği ortaya çıkarıp açıklamanızdan da çok memnun olduğumu belirtmek istiyorum. Bundan böyle bu şekilde Powerpoint sunumlar ile karşılaştığımda mutlaka konuyu araştırmam gerektiğini anlamış olduğumdan dolayı siz saygıdeğer dostuma teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilMurat bey, öncelikle teşekkür ederim. Şu sıralarda beni üzen asıl mesele, yazımı yazmadan hoca ile irtibata geçip konuyu paylaşmama, bir açıklama beklememe rağmen şu ana kadar hiçbir şekilde konuya ilgi duymaması ve açıklama gereği hissetmemesidir. Ayrıca da ben ve benim durumumda olan insanların kolayca aldatılabileceğini sanan, '' ununu elemiş, eleği de duvara asmış'' insanlar olarak bu tür örneklerle sözüm ona ''MOTİVE'' edilebileceğini düşünen garip düşünce tarzına da çok fazla takıldım içim kırıldı.
SilKarşıyaka Arçelik servisi blogunuzu beğenerek takip ediyoruz.
YanıtlaSilÇok mutlu oldum. Teşekkürler, Mutlu bayramlar dileklerimle saygılar.
SilÖzdener Bey merhaba, konuya olan ilginiz, araştırmacı yapınız, kaleme alınış şekliniz, izah tarzınız, akıcı üslubunuz için sizi yürekten kutluyorum. Bahsi geçen konu ile yaptığınız araştırma ve sonuç o kadar açık ki bu konuda sadece sizin görüşlerinize katıldığımı bildirmek isterim.
YanıtlaSilSevgi ve Saygılarımla
Haşmet bey değerli güzel cümleleriniz için çok teşekkürler. Evet her şey açık seçik ortada katıldığınız için de ayrıca teşekkürler.
Sil