ROBOT MUSUNUZ , HALÜSÜNASYON MU, YOKSA KLON MU? SİMÜLASYONDA BİLE OLABİLİRSİNİZ
Orası mıydı? şimdi pek de hatırlamıyorum.
Hatta yılını da.
Yıllardan bir yıldı işte.
Bir yerlerde, benim henüz
bilmediğim bir yerlerde, güzel modern ve hızlı çağın,
insanlar için en çok değilse de, gerekli diyebileceğim benim de uzman
olduğum konuda üretim yapacak, dünyanın
en önemli süper güçlerinden birisinde üretilen
meşhur bir giysi markasını rica ile ve hatta, yüklü
miktarlarda para da ödenerek, üretim teknolojisinin
satın alınmış olduğu, hızlı ve modern süper
güç teknolojisini, parasını ödeyen
belirli ülkelere ve kişilere yol gösterici
uzmanlar da gönderilerek başlatılacak, bir üretim
projesiyle ilgili kurulacak fabrikada görev
almak üzere, iş görüşmesine
gelmiştim.
Modern çağın eşiğindeydik daha ve hayat hızlanıyordu.
Konu ile ilgili ülkenin
amiral gemisi denilebilecek bir medya kuruluşunun gazetesinde
tam sayfa eleman alımı ile ilgili ilan vardı o günlerde.
Teknoloji
gelişiyor, buna bağlı olarak makinalar daha hızlı daha modern görünümlü ve eskiye göre insanı içine daha çok çekip onu da bu hıza dahil edip
oralarda sırtını sıvazlayarak, ödüller vererek ilgisini çekecek şekilde modernlik sosu içinde kaybetmek, isteyerek köleleştirmek amacıyla farklı çalışmalar yapılıyordu.
Evrensel sömürü mekanizması sonsuz ortaklı bir
anonim şirket gibi çalışıyor,
insanların çoğunun
ne geçmişten
ne de gelecekten haberi pek yok gibiydi.
Rüyada gibiydik, hızla dönen o çarkların içine girip kaybolmamız için gereken her şey yapılıyordu sanki.
Şüphesiz ülkemizde bilinçli milyonlar da vardı. Fakat o geçiş döneminde ortalıkta cirit atanlar, Türkiye'yi Mısır, Irak, Suriye düzeyine düşürmek için daha o zamanlarda çabalayanlardı.
O zamanlardaki
aklımız, sadece bir iş bularak ailemizi geçindirmek, elimizden geldiğince onca
yıl tahsilini yaptığımız, üzerine
de belli bir tecrübe
edindiğimiz, bu arada yaşımızın da epeyce ilerlediği gerçeğiyle eş ve iki çocuklu bir haldeyken artık
mesleğimizi, en üst
seviyede ve belki de son on yılını güzel,
modern bir üretim
fabrikasında, güzel
işler yaparak tamamlamak ve sonunda emekliler kervanına dahil olmaktan başka
amaç
gütmüyordu.
Onun ötesini göremiyor, tüm içtenliğimizle, bedenlerimizi ve
ruhlarımızı bize o işi verecek otoriteye, sisteme teslim etmeye gönüllü oluyorduk. Bu da bizi sistemin parçası yapıyor, kendimizi tam olarak
verdiğimiz için
de bazen çok
fazla ileri gitmiş oluyor ve bizi işi verecek olan nazlı otoriteye bazı
noktalarda başkaldırmış bile oluyorduk farkında olmadan.
**
Eski tip bir asansör.
Geniş
merdivenlerle ulaşılıyor, bina temiz.
Beni cezbediyor.
Çıkıyorum.
Güzel düzenlenmiş bir ofis. Görevli sekreter beni toplantı odasına
alıyor.
İşte o toplantı
odası, yaşamımın bir parçasını
alıp gidecek ve bana tam olarak bir illüzyonu gerçekmiş gibi yaşatmaya başlayacak olan
dört
duvar.
Dört kişi var odada ben dahil.
Hızla sorular
soruluyor cevaplar profesyonelce veriliyor. Rahatım, güvenim tam, konunun uzmanıyım.
Sonrasında hep
şaşırmışımdır o rahatlığıma. Ne oldu da onca kişinin almak istediği işi almak için heyecan duymadım oluruna bıraktım
ve belki de sadece o yüzden
işi aldım.
**
MOON ‘’AY’’ FİLMİ VE BAĞLANTILAR
2009 yapımı,
Duncan Jones tarafından yönetilmiş
Moon filminde, Ay'ın karanlık bir köşesinde
üç
yıl tek başına helyum-3 madenciliğini keşif için giden ve görevin sonuna yaklaşırken kişisel bir
kriz yaşayan Sam Bell'in hikayesini düşünüyorum şimdilerde.
Bizim hikayemiz de
ona benziyor mu ki? Sonradan öğreneceğimiz
bizden saklanmış neler vardı acaba?
Sam'in bir robot
bir arkadaşı vardır. Ay'daki üste.
Adı da; Gerty'dir.
En iyi İngiliz
filmi dalında BAFTA ödülüne aday gösterilmiştir.
Buna ek olarak
2010'da ''En iyi dramatik Sunum'' dalında Hugo Ödülünü kazandı.
Biz yalnız
değildik elbette, bir ekiptik ekip olmak için de çok çaba sarf ettik.
Öyle ki, tek bir bünye, ekip olup Sam Bell gibi
yalnızlaşıp, sistem için
çabalayan,
insanlar için
gerekli olan insanın giydiği bir giysi tipini hızlı, gereksiz geçen zamanlar, elimine edilerek düzenlenmiş, kodlanmış,
ar -ge yapılmış geliştirilmiş iş noktalarında ve devri yüksek modern teknolojik makinalarda, Dünyaca ünlü bir markanın, etiketinde güçlü atlar tarafından ters taraflara çekilen, yine de yırtılamayan çok sağlam, giysi tipolojisinin, Türkiye'de ve Dünyada benzeri olmayan, en hızlı
şekilde üreterek,
adeta insanı insanlığından çıkaracak
tarzda çalışmaya
zorlamak, onu bu tarz çalışmaya
yönlendirmek,
direnç
göstermeden
baş eğerek çalıştığında
da, ödüllendirerek göklere çıkaran sistemsel köleleştirme yöntemiyle ezip geçmek.
Bu ‘’ezip geçmek’’ deyimimin içinde ''Bizi de ezip geçen, sistemsel olarak planlı,
programlar dahilinde çalışan
kimsenin dışarıda bırakılmadığı bir sistem vardı bunlar iç içeydi.'' demek istiyorum.
Yaşadığımız dünya gerçek mi? Bizi çevreleyen gerçeklik gerçek mi? Biz gerçekte kimiz? Bunlar kendimize sormaya çok alışık olmadığımız sorular, çünkü cevapları bize apaçıkmış gibi geliyor. Elbette dünya gerçek! Moon filminde karşımıza çıkan gerçek, gerçeklik şu:
Ay'ın karanlık yüzündeki Sarang maden üssü'nda çalışan insan bir operatörün üç yıllık iş sözleşmesi biter.
Sam Bell, Ay'ın o
bölgesindeki
Helyum-3 yataklarından yararlanan, enerji sektöründe yer alan çok uluslu Lunar Industries şirketi için çalışmaktadır. Gelecekteki yıllarda Dünya gezegeni aşırı nüfuslu ve aşırı sanayileşmiş bir
enerji ihtiyaçlarını
karşılayacak doğal rezervlerden mahrumdur. Helyum-3 ise dünya nüfusunun hayatta kalması ve gelişmesi
için
elzem bir kaynaktır.
Pek de eğlence
ortamı olmayan ve tam üç
yıl Ay'daki bir üste
her gün
aynı işleri bir robot bilgisayar ile konuşarak geçiren Sam, can sıkıcı, fiziksel ve
zihnsel açıdan
yorucu ortamdadır. Halüsünasyonlar ve rüyalar görmeye başlar.
Bir anda seyirciye
çok
ürkütücü bir sahne gösterilir filmde. Meğer Sam Bell üste yalnız değilmiş. Sam bile gördüğüne inanamaz.
Sam Bell'in tek
yoldaşı kahyası koruyucusu robot değilmiş de adı Gerty olan robotunda bildiği
bir başka gerçek
varmış meğer.
Sam Bell'e anne
gibi davranan ona bakan tedavi eden kahvaltısını hazırlayan arkadaşı şeytani
emellere sahip olmamakla birlikte, gerçekte
gizlediğinden daha fazlasını biliyormuş.
İşte filmin ana
kırılma noktası da bu.
Dünyayla ve şirketteki kıdemlilerle sürekli ve doğrudan irtibat halinde
olan Sam Bell, sözleşmesini
tamamlamak için
iki haftası kaldığını bilmekte ve geri döneceği, eşi ve çocuğuna kavuşacağı günü bekliyor.
Tüm hikayelerde olduğu gibi, olayların
sarsıcı biçimde
yön
değiştirmesi, aynı derecede siddetli bir olayla gerçekleşir.
Kazı araçlarından birini kontrol ettiği esnada
Sam ciddi bir kaza geçirir.
Bunu takip eden
sahnede, Sam'in Gerty'nin kendisini karşıladığı bir sağlık odasında uyandığını
görüyoruz.
''Neredeyim Ben?
Bana ne oldu?'' Diye robota sorar.
Sadık robot ona
bir kaza geçirdiğini
açıklar
ve ondan dinlenmesini ister.
Bu süreç içinde de üssü terk etmesine izin verilmez.
Kendisini iyi
hissetmesine rağmen neden böyle
davranıldığını merak eden Sam, Üsten,
robotu da ikna ederek ayrılır.
Kaza yerine
vardığında araca girer ve en şaşırtıcı şeyi görür;
Kendisini.
Daha önce böyle filmler izlemeyenler için filmin bu noktası oldukça beyin yakıcı. Bu tür filmler izleyenler ise, akıllarında
tek bir soru var;
Robot mu, halüsünasyon mu, yoksa klon mu?
Aynı sahnede bir
birinin aynısı olan iki insan belirdiğinde, seyirci karşısındaki Sam Bell ile
ilgili bir sorun olduğunu anlar.
Bizim Sam kazadan
sonra zar zor toparlandığında, sağlıklı ve birbirinin aynısı iki Sam karşı
karşıya gelir. Elbette ikisi de Orijinal Sam olduğuna inanmaktadır, ikisi de
diğer Sam'in klon olduğuna inanmaktadır.
İsterseniz bu
filmi izleyerek daha güzel
ayrıntılara varabilir ve benim gibi içsel
düşünceler yumağı içinde sürüklenip durursunuz bir kaç gün hem de.
Kısaca küresel köleleştirme sistemleri ta en baştan
her şeyi düşünüp planlayarak yola çıkmaktalar tüm ülkeler için ve tabi ki bu sistemde gönüllü olarak koşa koşa görev alan herkesin de Ay'da da olsa
yerde de olsa, bileceği tek bir şey var,
Küresel Köleleştirme sistemi mutlaka, ama
mutlaka en kıymetli, sisteme en yakın kişi de olsanız, Psikolog için de, Ticari
Dr. hukukçu için de Prof Dr. Bölüm bşk.
İçin de, fark etmemesi, içime su serpti bu.
Hepsi klon yani.
Taa en baştan
sizin klonunuzu çıkarmadan
ya da hadi sizi devre dışı bırakmaya karar vermeden diyelim, Sizi işe başlatmaz.
(Bekleme yapma
ticari.)
Kısaca günü gelecek posanız çıkacak.
O zaman sistem
size ne yapacak?
İşte size benzer
olan, çekmecede uyuyan klonunuzu devreye alacak sizin işinizi bitirecek.
Filmde en çarpıcı bölümlerden biri de iki Sam'in birlikte Ay'daki
üste
önce
geçinemeyip
sonradan durumu kavramaları ve diğer klonların olduğu odayı aramaya başlamaları
oluyor bence.
Sonunda o yeri
buluyorlar.
Bir kapak açılıyor kapağın altına, üç dört metre derinde bir uzun koridor
buluyorlar birlikte.
Koridorda sıralar
halinde çekmece
gibi duran bölümler olduğunu görüyorlar.
Bunlardan bir
tanesini çekiyorlar
ve kendilerine benzeyen diğer bir klon'u görüyorlar uyur halde.
Koridorda bu çekmecelerden yüzlerce bulunuyor.
Bu filmi
seyrettiğim zaman, yukarılarda bahsettiğim bir çok gönüllüsü olan bir iş görüşmesi sonunda başladığım o muhteşem görevde yaklaşık bir dört yıl kadar görev yaptığımı ve bir süre sonra da kendi benzer klonumu gözlerimle gördüğümü söylemeliyim size oraya gelmeye ve
benim klonum olmaya çok hevesli görünüyordu. Klon’u oraya çağıran bile klondu.
Şimdilerde İnstada
sarhoş öpücüğü atıyor.
Sanırım Filmin en
acıklı kısmını yazmadım;
Sam filmin
ortalarında dünya ile yapılan görüntülü görüşmede eşi ve kızıyla konuşuyor. Bu
sahne oldukça iç burkan, üzüntü verici bir sahne olsa gerek.
Kızı Sam’ e
annesinin uyarmasıyla ‘’Astronot Sam’’ diyor. Bizim Sam de bundan oldukça mutlu
oluyor.
Yakında Dünyaya
döneceğini söylüyor.
En sonunda ise eş
ve çocuk düşüncesinin bile Sam’in beynine işlenmiş bir olgudan ibaret olduğu
eşinin ve kızının aslında olmadığı anlaşılıyor.
Dayanılmaz.
ÖZDENER GÜLERYÜZ
Her zamanki gibi ilginç bir yazı olmuş.Kutlarım.Özellikle
YanıtlaSilMoon filmi oldukça heyecan verici bir kurgubilime benziyor.Merak ettim en kısa zamanda izleyeceğim.Selamlar.🙏🌿🌷
Çok teşekkür ederim Şükrü Duman kardeşim selamlar.
SilYine ilgiyle okudum.Bağlantılar çok güzel.Gerçek hayat dediğimiz kimbilir o da bizim hayalimiz oluyor.Sonra sessizce kayboluyor.
YanıtlaSilSiz de bunu başarmışsınız.Emeğinize 👋kaleminize sağlık.Teşekkürler.💫👋💙
Çok teşekkürler Çevrim hanım okuduğunuz için ben teşekkür ederim. Selamlar.
SilSevgili Özdener abi, yeniden ve yeniden kalemine sağlık. Bağlantılar güzel olmuş. O "sistem" denilen şey insanlık düşmanı, insanlığın celladı, dünyanın sonunu getirecek şey KAPİTALİZM... Lakin ne gam, kime ne anlatalım, ahali ikna edilmiş, üstelik örgütsüz ve bağlantılar kurmadan uzak... Ne yaşanacaksa yaşanacak... Cümleten geçmiş olsun!
YanıtlaSilSevgiki Yavuz ne de güzel cümlelerle yazmışsın yorumunu. Çok teşekkür ederim. Selam ve sevgiler.
SilEmeğinize sağlık Özdener bey . Keyifle okudum. Okurunuz bol kaleminiz daim olsun.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Remziye hanım. Saygılarımla.
YanıtlaSil