YÜRÜTÜLDÜĞÜMÜZ YOLDA, ÇOBANI GÜDENİ İLGİLENDİRMEZ, HANGİ FİGÜRÜN SÜRÜNÜN ÇOBANI OLDUĞU.

 

 

 

Her türlü öğretiye karşı çıkan Romalılar, Türkler, ve İngilizler, bu öğretilerin hiçbirini boyun eğdirdikleri uluslara dayatmadıkları için uzun ömürlü imparatorluklar kurabildiler.

Mesihçi bir kötü alışkanlıkları olsaydı, asla bu kadar uzun süre egemenlik kuramazlardı.

Beklenmedik zorbalar, yöneticiler ve asalaklar, inançları olmayan derebeyleri olarak otoriteyi ve kayıtsızlığı, sertliği ve gevşekliği birleştirebilmek gibi bir hünerleri vardı.

Eski İspanyollarda da Çağımız fetihlerinde de olmayan hünerdir bu, gerçek efendinin sırrı budur.

**

Giderek ‘’gelişme’’ den daha az dem vurulup ‘’ değişme’’ den bahis açılıyor, görüşlerini desteklemek için ileri sürdükleri her şey de eşi benzeri olmayan bir felaketin alametlerinden başka bir şey değil.

**

Aztekler tanrıları yatıştırmak gerektiğine inanmakta haklıydılar. Evreni çökmekten, yeniden bir kaosa düşmekten kurtarmak için onlara her gün insan kanı sunmak gerekiyordu. Uzun zamandır tanrılara inanmıyor, kurban sunmuyoruz. Dünya yine yerinde. Elbette. Ne var ki, dünyanın niçin hemen bozulup dağılmadığını bilme şansına sahip değiliz artık.

**

Sanıyorum ki, seçim sonuçlarıyla ilgili yüreğinizde oluşan şok dalgası ve ardından yaşadığınız, özellikle de Millet İttifakı ya da Altılı Masa tarafının yaşadığı büyük hayal kırıklığı sonucunda şu sıralarda, yavaş yavaş nedenler sonuçlar, bazı üst nedenler, alt başlıklar satır araları ve büyük kısa olmayan özetler halinde önünüze dökülmeye başlamıştır.

Özellikle de şu altılı masa liderlerinin kapağı meclise attıktan sonra dut yemiş bülbüle dönmüş olmaları çok düşündürücü, öncesinde balım gülüm olan ilişkiler şimdilerde tarifsiz bir karanlık evreye mecliste az ötede grup kurma meyvesi ile tatlanıyor.

Millet de görüyor ki zaten bunlar iktidara gelselerdi, Nebati den kalma Nastan kaynaklı Kur’u korunmuş döviz mevduatının, şimdilerde halk tarafından devletten istenmesi halinde, devlette eksi bakiye olan dövizin, ödenemeyip altından kalkamayacakları ekonomik zorluklarla karşılaşacakları ve en hayırlısı kötünün devam etmesi hali.

Zaten durumlar hiç iç acıcı değil.

Bu durumu da Arap kökenli Kürt, Amerikan vatandaşı Şimşek, Katardan döviz dilenerek düzeltecek bekliyoruz.

Hatırlarsanız değerli, Gazeteci yazar, ( Sözcü Gzt.)  Deniz Zeyrek, taşıt vergisinin ikinci defa ödenmesi konusunda tv de;  

‘’Bunu ekonomi okumamış dedem de yapardı şimşek bey, sen ekonomide bunu mu okudun?  Bu mudur?’’ demişti.

Ayrıca da koskoca büyük bir resim olarak kendi aklınızda yarattığınız, her zaman her yerde, yatakta, batakta, çatakta gözünüze batan, her köşesi ayrı, farklı ayrıntılarla belirmeye, yansımaya başlamış, bazı cevapları da bulmuş olduğunuzu varsayıyorum şimdilerde.




Bunu varsayıyor olmam aynı zamanda, Türkiye’mizin kuruluş ayarlarında, harcında bulunan, Atatürk ilke ve inkılapları çerçevesinde, Laik Cumhuriyetin devamı adına, seçilmiş yönetimlerin, yöneticilerin, partilerin demokrasinin harcını meydana getiren tüm olguların bütünsel olarak, kendilerinin ve soy soplarının geleceği için ruhlarının satılmamış olması gerek ve yeter şarttır.

Yaşadığımız son seçimin en büyük fantezisi, ya da yirmi yıldır ülkeyi yöneten sistemin kendi içinden çıkardığı yoz, ruhsuz siyasetçi ve türevinin uyguladığı yöntemdir.

siyasete başlarken yola çıktığı insanlara, hatta kurucu üyesi olduğu partiyle çıkarı çatışınca tam karşı görüşteki partiye geçmek, bir süre, dönem orada milletvekili bile olmak, devir değişince de yine çıkarları için en baştaki partisine geri gitmek ve orada kendine yeni yerler, gelirler bulmak fantezisidir.

Bu aslında çok da yeni olmayan, eskiden beri seçilmişlerin kendi oy verenlerine attığı en büyük kazık ve soysuzluk örneğidir.

Bu durum görüş fark etmeden tüm taraflar için geçerli moda olmuştur günümüzde.

Günümüz siyasetçisinin en güzel hüneri, şimdi söylediğini yarım saat sonra değişen durumlara göre unutup yeni duruma göre tavır almasıdır ki, insanlık tarihinin yüzkarasıdır bu durum.

**

Bahsettiğim büyük resmin görülmesi, şu an dediğim gibi, yaşı ellili yaşların üzerinde olan ve kendi zamanında en az liseden mezun olup da günümüz Üniversite mezunlarına bence, düşünme, analiz etme, fikir yürütme hünerleri açısından büyük farklar atabilen beyni büyük, doğru ve iyi eğitimli, düşünme ve ülkesini çok seven ayrıcalıklı insanlar için geçerlidir.

Zamanımızın Türkiye’si ve onun yürütüldüğü, yürütülmeye mecbur tutulduğu yolda, hangi figürün halkın çobanı olduğu, elinde sopa ile sürüyü güdeni değil, ‘’ÇOBANI GÜDENİ’’ , ilgilendirmez bence.




Yürütüldüğümüz yol ve yollar, neden o yollarda olduğumuz özellikle de yaşı ellili yaşların üzerinde olan genç olup her daim genç kalmayı bilmiş neslimizin bunu çok iyi idrak etmiş ayrıntılı olarak analiz etmiş, ediyordur.

Burada, yaşı genç olan ve gerçekten de durumu analiz eden, anlayan günümüz gençlerini de çok takdir ediyorum elbette ancak sayıları öylesine az ki.

Şimdi sormam gereken bir soru var tam da bu noktada, sizce dünya konjonktürüne bakıldığında seçim sonuçlarının sizce kendinize göre hangi taraftan olursanız olunuz, kendinizce analiz edebildiniz mi?

(Elbette bu sorum, kimsenin trolü olmayan, kimse tarafından fonlanmayan, gerçekten de ülkesini seven insanlaradır.)

**

Benim asıl sormak istediğim şey, Büyük resmi görebiliyor musunuz?

Çünkü o resim, şimdilerde daha belirgin ortaya çıkıyor ağır ağır yavaşça giriyor Türk halkının yüreğine.

Çıkın artık şoktan..

Bu analizin kolay olmadığını özellikle de sonuçları itibariyle yüreğe batıcı, kabullenmesi zor, ağızda acı bir tat bırakan yüreklerde bukağı olan sonuçlara giden bir şey olduğu gerçektir.

Bu konuda özellikle de Twitterde lay lay lom her gün zeytinyağlı dolma ısırmış kızların botokslu dudaklarını paylaştıkları hesapları değil de, bazı dünya gerçeklerini göz önüne serebilen güçlü, dünyayı okuyabilen bazılarını tanıdığım, çoğunu tanımadığım kendi alanlarında dünya görüşü olan doğru analiz yaparak bize bilgiler verip aydınlatan kişilerin attıkları twitlerle öğrenebilir ve yapacağınız analizlerde zorlanmazsınız.

(Bu arada dikkat ederseniz televizyon izleyin demiyorum. En yapmamanız gereken şey şimdilerde o.

Seçim akşamı kapattığım televizyon hala kapalı.)  

Bunlara örnek olarak, Tarihçi yazar, Uluslararası ilişkiler, strateji uzmanı, İstanbul Aydın Üniversitesi ögr. Üyesi Dr. Naim Babüroğlu ve Akademisyen, Sabancı Üni. Finans Kürsü Başkanı Teknoloji- Uzay- Tıp alanlarında görüşler yazıp tweet yazan Prof. Özgür Demirtaş bulunuyor.

Toplamda, bir araya getirir de düşünürsek konunun düğümlendiği nokta, ‘’SIĞINMACILAR’’ olduğu açıkça görülüyor.

İşte Örnekler;

‘’Mesele açık ve nettir; Türkiye, küresel güçlerin uzun yıllardan beri kurguladığı bir göç mühendisliği projesi ile nüfus dönüşümüne tabi tutulmaktadır. Buna kayıtsız kalmak Türk milletinin siyasi egemenliğinin paylaşılmasına rıza göstermektir.’’

**

‘’Ukrayna lideri Zelenski’nin Türkiye ziyaretinde; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basın toplantısında;

-‘’ Ukrayna Nato’ya girmeyi hak ediyor.’’ İfadesi ile, Rusya tarafından esir alınan ve anlaşma gereği savaş bitinceye kadar Türkiye’de kalması gereken Ukrayna’lı 6 AZOV’ tabur komutanının Ukrayna’ya dönmesine izin verilmesi.

Türkiye rotasını ABD’ye mi kırdı? Bu durumda; Nükleer santral, S400, Suriye, Libya, Güney Kafkasya, Tahıl anlaşması ne olacak? ‘’

Ben bu iki alıntı ile yetinip tekrar size döneceğim.

Bence geçtiğimiz seçimin ana kilit noktası sığınmacı sorunu olmuş onu da Rusya – Ukrayna savaşı takip etmiştir.  Bunlarla ilgili, ülkemizde kim ya da kimler ABD ve AB tarafından kullanılışlı olarak görülmüşse,

Ve kullanılışlı olandan teminat alınmışsa ki, bunun aksi halinde, kullanılışlı olan taraf büyük tehdit de almıştır bana göre,

Bir başka örnek;

Biliyorsunuz, tam da İsveç’in NATO üyeliği görüşmelerinin başlamasından hemen önce, Reuters bir haber yapıp, Amerikan ve İsveç firmalarının ortak olduğu bir şirketin, Bilal Erdoğan’a rüşvet verdiğini duyurmuştu.

Üyelik görüşmesinin hemen öncesinde böyle bir haber, Amerikan başkanı Biden’ın bilgisi dışında yapılmamıştır.

Bu haberle Erdoğan’a mesaj verilmiş İsveç’in NATO üyeliğine ses çıkarma, yoksa elde ettiğin servetin kaynaklarını açıklarız diyerek kulak çekilmiştir.

İlişkiler tam da böyle yürürken, biz halk olarak Türkiye’de düzgün seçim mi bekliyoruz?

Sonuçta da seçimi de o ‘’KULLANILIŞLI’’ olan kazanmıştır.

Bu sizin verdiğiniz oyla falan ilgili değildir.

Türk milleti ‘’SEÇİMİN KUKLASI’’ olmuştur kısacası.

Bazı arkadaşlarımın, iktidarın deprem bölgesinden onca oy almasını anlayamamış olmalarını da ben anlamıyorum ki, önce ben de çok şaşırmıştım.

Böylece de bazı zihinsiz ve beyinsizlerin görüşüne göre sadece ‘’KOYDUK MU? ’’ dan ibaret olmayan, tanıdığımız bazı otokrat yönetimlerde görülen lehte % 96 lık seçim sonuçlarından şimdilik sıyırmış görünüyoruz.

 

ÖZDENER GÜLERYÜZ

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

  1. Teşekkür ederim. Güncel bir konuyu çok net bir şekilde dile getirmişsin.Kalemine sağlık sevgili arkadaşım.🙏🌿⚘️❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Kardeşim. Zaten öncesinde de seninle bu konuları konuştuk ve konuşuyor olacağız.

      Sil
  2. Değerli Özdener, yazın, içinde bulunduğumuz çaresiz durumun çok güzel bir tesbiti olmuş ...Sanki her yanımız kıstırılmış gibi...Yine de her zaman bir umut olabilir mi acaba diye yaşayıp gideceğiz....Çok selamlarımla....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili İclal, önce şok, sonrasında akılla, ve könjonktür takibiyle gelebildiğim yeri anlatmaya çalıştım. Bunu başka yazımla da destekleyeceğim. Sonsuz teşekkürler. Selam ve saygılarımla.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İÇİNİZDE ŞARKI SÖYLEYEN VEYA DÜŞÜNEN ÖZ, HALA YILDIZLARI UZAYA DAĞITAN O İLK AN'IN İÇİNDE DEVİNİYOR MU?

BİREYSEL KÖRLÜKTEN TOPLUMSAL KÖRLÜĞE GEÇİŞİMİZDE ; ''ÖZGÜRLÜK '' VE ''MASUMİYET'' SEMBOLLERİMİZİ ARAMA GİRİŞİMLERİMİZ ÜZERİNE.

PARADİSE LOST- SMYRNA 1922. '' YARALARI KİM DÜŞÜNÜR, ÖLSEM NE GAM!'' : YÜZBAŞI ŞERAFETTİN, 9 EYLÜL 1922