RÖNESANS DÖNEMİ SANATÇILARININ KULLANDIĞI ''ALTIN ORAN'' VE '' STENDHALL SENDROMU''
Yolunuz, Floransa bölgesine düşmüşse, mutlaka tüm İtalya’nın sembolü olmuş ve tüm dünyaca bilinen ünlü Rönesans dönemi heykeltıraş, mimar, ve şairi Michelangelo di Lodovico Buonarotti Simoni eseri olan, Davud heykelini görmüş olmalısınız.
Bu
heykel, Rönesans heykel sanatının başyapıtı olarak kabul edilmektedir.
Sanatçının,
5. 17M yüksekliğindeki beyaz bir mermer bloktan yontarak önceden tasarladığı ve
adeta bloğun içinde aslında var olan bir erkek figürünü ortaya çıkardığı
söylenmekte. 1501 yılında başladığı heykel, 1504 yılında tamamlanıyor.
Adı
üzerinde herkesin de bildiği üzere, hazreti Davud’un heykelini yapmıştır.
Üstelik de, Davud’un Golyat’a saldırmaya karar verdiği anı düşünerek ve onu
heykelin ruhuna yansıtarak çalışmış en önemlisi de heykelde bir insan oranı
göstermiştir.
Sanki
Davud, o mermer bloğun içindedir. Ve onu dışarıya çıkarmıştır.
**
‘’İsmi Kuran’da da geçen
Hazreti Davud, bir peygamberdir. Peygamberler arasında kitap verilmiş olanlardan
biri olduğu için birçok insan Hz. Davud’un hayatını merak etmektedir. Özellikle
de mesleği ve mucizeleri olup olmadığını..
Güzel sesi ile bilinen
birisidir. ‘’Davudi Ses’’ kavramı Hz. Davud kastedilerek söylenir.
İsrail bölgesine Peygamber
olarak gönderilmiştir. Kudüs’te doğmuştur. Zebur isminde İbranice bir kitap indirilmiştir.
Amalika kavminin güçlü
reisi olan Callut ile rivayete göre teke tek savaşırken, sapan taşı ile Callut’u
öldürdü.
Kral Tallut’un gözüne girdi
ve saraya alındı. Tallut’un silahşörü ve şairi oldu. Prenses ile evlendi.
Tallut Filistinlilerce
öldürülünce Davud Yahudi kralı oldu.’’
**
Michelangelo,
İtalyan ressam, heykeltıraş, mimar, ve şair. ( 1475 – 1564 )
Rönesans
dönemi sanatçılarının tüm eserlerinde görülen ‘’Altın Oran’’ kavramı nedeniyle
tüm Rönesans heykel, resim, katedral ve diğer bina ve diğer eserler insanda
farklı, derin haz duyguları uyandırmaktadır.
Hayranlıkla
bakılmalarına, insanların göz zevklerinin uyanmasına tabir yerinde ise
tüylerini diken diken olmasına ve hatta o kadar ki bazı insanları kendilerinden
geçirerek kalp krizi geçirmelerine dahi neden olmaktadır.
ALTIN ORAN NEDİR?
Özellikle
Rönesans dönemi sanatçıları altın oranı tablolarında ve heykellerinde denge ve
güzelliği elde etmek amacıyla sıklıkla kullanmıştır.
Matematikte
iki miktardan büyük olanın küçüğe oranı, miktarlar toplamının miktarların büyük
olanına oranı ile aynı ise ‘’altın oran’’ dır.
İki
ucu A ve B olarak işaretlenmiş bir düz çizgi düşünün. A dan itibaren kısa
miktar olarak aynı çizgide, C işaretlenmiş olsun.
CB/AC=
AB/CB= 1.618
Bulunan
bu sayı, tıpkı pi sayısı gibi, sanat ve mimaride en iyi uyum oranları veren
düzen bağlantısı kabul edilmekte.
RÖNESANS’I ANLAMAK VE BİLMEK
Rönesans,
orta çağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönemdir. İnsanın keşfedilmesidir.15
– 16. Yüzyıl İtalya’sında batı ile klasik antikite arasında sanat, bilim,
felsefe ve mimarlıkta bağın tekrar kurulmasını sağlayan, antik Yunan filozof ve
bilim insanlarının çalışmalarının çeviri yoluyla alındığı, deneysel düşüncenin
canlandığı, insan yaşamı (hümanizm) üzerine yoğunlaşılan matbaanın bulunmasıyla
bilginin geniş kitlelere paylaşımının arttığı ve radikal değişikliklerin
yaşandığı dönemdir.
Eğer
bu dönemin değerli sanatçılarından sadece üç tanesi üzerinden ilerleyecek
olursak,
Michelangelo’dan
sonra, örnek olarak verebileceğim isim, Sandro Botticelli ( 1445 – 1510)
olacaktır.
Floransada
iyi bir çıraklık döneminden sonra İtalyan ressam Filippo Lippi’nin öğrencisi
oldu. Yeteneği büyüdü ve gelişti. Rönesans resim sanatının gelişmesinde büyük
rol oynadı.
Venüs’ün
Doğuşu- 1486 - (The Birth of Venus) Tablosu
Floransa Uffizi galerisinde bulunmakta.
İftira-
1495 - ( Apelles) Tablosu Uffizi galerisinde bulunmakta.
İlkbahar
Alegorisi – 1482 – (La Prima Vera) Tablosu Uffizi galerisinde bulunmakta.
**
Floransa’nın
ve İtalya’nın en ünlü
müzelerinden Uffizi Galerisini gezen bir kişinin kalbi Sandro Botticelli’nin
‘’Venüs’ün Doğuşu’’ tablosuna bakarken durdu.
İsmi
açıklanmayan erkek, Botticelli’nin 15 Yüzyıl sonlarında yaptığı ve İtalyan
Rönesansı’nın başyapıtlarından kabul edilen tablonun önünde yere yığıldı.
Müzedeki
defibrilatör (Elektroşok cihazı) ile adamın duran kalbi yeniden çalıştırıldı.
Caravaggio’nun
eseri ‘’Medusa’’ önünde bayılan oldu.
Venüs’e
bakarken fenalaşan adamın ‘’Stendhall Sendromu’’ndan muzdarip olduğu iddia
edilirken Uffizi Galerisi Müdürü Elke Schmidt ‘’Tıbbi teşhis yapmak benim
alanım değil, Fakat son yıllarda galerimizdeki önemli eserlerin önünde çok
sayıda fenalaşma vakası yaşandı.’’ Dedi.
İtalyan
Psikitatr Graziella Magherini, bu sendroma ‘’Stendhall’’ adını veriyor. 1989 da
yazdığı kitabında Floransada 10 yıl içerisinde 100’ün üzerinde vaka yaşandığını
belirtiyor.
Magherini
2008 de yaptığı bir söyleşide de bunu şöyle açıklıyor;
‘’Stendhall
Sendromu çoğunlukla Floransa’da yaşanıyor. Çünkü Dünyada Rönesans Sanat
Eserleri’nin en yoğun olduğu yer burası.
İnsanlar
kısa sürede yüzlerce başyapıtla karşılaşıyor. Rönesans sanatı herkese hitap
ediyor, fazla bilgiye sahip olmayanlara bile.
Oysa
Modern kavramsal sanatta durum farklı, bunlardaki mesajı anlaya bilen insan
sayısı çok daha az.’’
**
Üçüncü
örneğim, elbette sözü edilmeden geçilemeyecek Leonardo da Vinci ( 1452 – 1519)
Rönesans döneminde yaşamış, İtalyan hezarfen( bir çok bilgiye sahip olan)
döneminin en önemli bir filozofu, astronomu, mimarı, mühendisi, mucidi,
matematikçisi, anatomisti, müzisyen ve heykeltıraşı, botanisti, jeoloğu,
kartoğrafi( haritacılık bilimi) yazarı ve ressamı.
İlgi
alanı oldukça genişti. Ve başladığı işi zamanında bitiremiyordu ( 1485 – 1490)
yılları arasında doğa, mekanik, geometri, uçan makineler, kilise, ve kanal
yapımı gibi alanlarda çalıştı.
Tüm
dünyada en bilinen eseri MonalisaTablosu, ( 1503 – 1507 ) Eserlerinin başında
gelmektedir.
Kavak
bir pano üzerine yağlı boya Sfumato tekniği 16. Yüzyıl (Paris Luvr Müzesi)
Oturmuş bir kadın resmedilmiştir.
Son
Akşam Yemeği ( 1495 – 1498 ) 15. Yüzyılda Milano’da Leonardo da Vinci
tarafından yapılmış İsa Mesih’in havarileriyle yediği son akşam yemeğini ifade
eder. ( Santa Maria Grazie)
ÖZDENER
GÜLERYÜZ
Özdener bey tebrikler.
YanıtlaSilTeşekkürler Cemal bey.
YanıtlaSilÜstat eline kalemine sağlık.Gene güzel bir konuya temas etmişsin.Çok beğendim.Selamlar.
YanıtlaSilTeşekkürler Şükrü kardeşim.
YanıtlaSilSıdıka Güleryüz
YanıtlaSilÖzdenercim çok araştırıyor güzel konular buluyorsun güzel de ifade ediyorsun.Ama nasıl kısaltırım insanlar sokılmadan bir solukta bitirsinler...Diye düşün.Gerekirse ikiye böl.Seninle grur duyuyor gıbda ediyorum.
Bu yazın beni yaşadığımız guncel basit hayatımızın okadar ustune taşıdı ki. Epeyce alışamadım. Hayatımızın ne kadar vasıfsizlastigindan rahatsiz oldum.... Kalemine saglik. Çok guzeldi.....
YanıtlaSil