EMMANUEL KANT'IN ''AYDINLANMA NEDİR?'' BAŞLIKLI MAKALESİNDEN BU YANA İNSANIN GELEBİLDİĞİ YERE DAİR. ''SEZAR NON SUPRA GRAMMATIKOS''

 Alman filozof Emmanuel Kant'ın, ünlü ''Aydınlanma Nedir?'' başlıklı makalesini okurken,  ''Doğanın insanları yabancı bir yönlendirilmeye bağlı kalmaktan çoktan kurtarmış olmasına karşın (naturaliter maiorennes), tembellik ve korkaklık nedeniyledir ki, insanların çoğu bütün yaşamları boyunca kendi rızalarıyla erginleşmemiş olarak kalırlar ve aynı nedenledir ki bu insanların başına gözetici ya da yönetici olarak gelmek başkaları için de kolay olmaktadır. Ergin olmama durumu çok rahattır çünkü.''  cümlesiyle derinden sarsıldım. 

Okuduğum makale salt bu sarsıcı cümleden ibaret de olmayınca içimdeki sarsıntılar ve çalkalanmalar beni bu makalenin yazıldığı tarihten bu yana insanın ve insanlığın adeta kendi suçu olarak da kabul edilen içine düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulabilmek adına, insanlık tarihi boyunca neleri nasıl yaptığı ya da yapamadığı ne kadar özgürleşebildiği ve Kant'ın deyimiyle ne kadar hızlı aydınlanabildiği, kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanabildiği, başkasının yardımı olmadan aklını kullanma cesaretini, kararlılığını ve yürekliliğini gösterebilmiş olduğunu düşünmeye başladım.







Günümüzde ''Spare Aude!'' (Aklını kullanma cesaretini göster!) yaklaşımı Aydınlanmanın parolası olarak gösteriliyor.

Başlığın altındaki ifade, yani ''Sezar Gramercilerden Üstün değildir''; Roma İmparatoru Sezar'ın Roma halkına hitap ederken yaptığı iddia edilen dilbilimsel bir hatanın daha sonradan kendisine konseyde söylenmesi üzerine, İmparator öfkeyle, İmparator olduğu için o andan itibaren bu hatanın hata değil, norm olarak kabul edileceğini ilan etmesiyle ortaya çıktı.

Konsey üyeleri de o günden sonra tüm dünyada da söylenecek bir cümle ürettiler; '' Sezar non supra Garammatikos.''  

Sizce bu cümle aklını özgürce kullanabilen insanın özellikle de Otokratik ve Monarşik ülke yönetimlerinde halkın ya da halkı temsil eden konsey, meclis, senato gibi yerlerde, günümüzde cesaretle Otokrat ya da Monark'ın yüzüne karşı söylenebilir mi? 

Bu sorunun cevabı hayır ise, Zecharia Sitchin'in Anunaki tezini anlayıp, Anunakileri Dünyamızda tekrar misafir etmemize gerek var mı? 



ZECHARİA SİTCHİN/ ANUNAKİ TEZİ.

Bakü, Azarbaycan doğumlu Sümerolog Zecharia Sitchin'in Anunaki teorisine göre, Anunakiler, Nibiru gezegenine özgü gelişmiş bir ırktır. Dünyaya kendi gezegenlerinde eksik olan madenler özellikle de altınlar için gelmiş ve köleleri olarak kendilerine hizmet etmeleri insanı yaratıp yetiştirdiler.

Anunakilerin çok daha güçlü ve ileri düzeyde olanları, insan köleler arasında Tanrılar olarak tanımlanıyordu.

Sitchin, Güneş etrafında bir tam döngüsünün yaklaşık 3600 Dünya yılı aldığı söylenen Nibiru'nun Dünyada meydana gelen tarihi olayların hatta büyük sel'e (Nuh Tufanı) de Nibiru'nun yerçekimsel kuvvetinin neden olduğunu iddia ediyor.

Sümer metinlerinde geçen Anunakiler ve yaratılış sırları sonrasında dinsel metinlerde Anunakilerin Dünyayı tohumladığı ve burada köle olarak kullanmak üzere bir ırk yarattıkları şeklinde oldukça detaylı tanımlamalar vardır.

Anunakiler, uzak geçmişte Dünyayı terk ettiler; bir gün Dünyaya geri döneceklerine söz vererek.

Bu geri dönüş, insan evrimini ve bilincini hızlandırmak ve bazı yanlışlıkları düzeltmek için olacak.





SİTCHİN TEZİNE GÖRE İLERLEYELİM

Bizler insanın yaratılışının bambaşka bir tezi olan Sitchin tezine göre ilerlersek eğer, Kant'ın Aydınlanma nedir? sorusuna da belki de bize ağır gelebilecek kendimizce bir cevabı da önümüzde bulmuş olur muyuz?

İnsan, köle olarak Anunakiye hizmet edip madende ağır maden işçisi olarak çalıştıysa, Anunaki işi bitince de yarattığı, ergin olmayan güdülmeye müsait insanın bin yıllarca sonra ne durumda olduğunu görmeye ve evrimini hızlandırmak için tekrar gelecekse bence hiç gelmesin.

Benim yerime düşünen kitabım, vicdanımın yerini tutan din adamım, perhizim ile ilgilenecek sağlığım için karar verecek doktorum, instagramda şarlatan astroloğum, tarot falıma bakacak falcım, ayaklarımı yerden kesen yaşam koçum, ucuza gelsin diye koskoca şirkete Türkçe öğretmenini Psikolog diye getirip bizi ayakta yiyen genel müdürüm, Ülkeyi kurtaracağız diye başımıza gelen iktidarların, Anunaki zamanından kalan beyni ile koyun gibi güdeceği ergen olamamış insanlarımız çoğunluktaysa, rahat olalım artık zahmetlere katlanmamıza gerek yok. 

Başkalarının denetim ve yönetim işlerini lütfen üzerine almış bulunan gözeticiler, vasiler insanların çoğunun, ergin olmaya doğru bir adım atmayı sıkıntılı ve tehlikeli bulmaları için, gerekeni yapmaktan geri kalmazlar.

Demek oluyor ki her birey için neredeyse ikinci bir doğa yerine geçen ve temel bir yapı oluşturan bu ergin olmayıştan kurtulmak çok zordur. Hatta insan bu duruma seve seve katlanmış onu sevmiştir bile.

İnsan başından beri aklını kullanmayı denemeye hiç bir zaman bırakılmamıştır.

Bir alanın bilgini olarak din adamı yazılarıyla halka hitap ederken, dünyaya seslenirken, yani rahip olarak aklını kamu hizmetinde kullanırken ve kendi adına konuşmanın sınırsız özgürlüğünden yararlanır.



Ruhbanlar sınıfı değişmez kesin bir dinsel öğretiler manzumesini, hem kendi üyelerinin her biri üzerinde, hem de onların aracılığı ile halk üzerinde, her zaman için değişmeyen bir koruyuculuğu güvenle sürdürmek amacıyla bir yemine dayanarak ortaya koymak hakkını kendilerinde bulmalı mıdırlar?

Bilimlerde ve sanatlarda özgürlüğe öncelik tanıyan bir devlet başkanının düşünme biçimi daha ileri bir yayılım gösterir ve kendi yasası açısından bile vatandaşlarının kendi akıllarını serbestçe ve herkese açık olarak kullanmasını izin vermesinde hiç bir tehlikenin bulunmadığını bilir. 

Özgür düşünme ve eyleme, yönetimlerin veya hükümetlerin ilkelerini de etkileyecek ve kendilerine göre insanı kullanarak onu sömürebilecekleri ya da ondan yararlanabilecekleri düşüncesi, makinadan fazla bir şey olan insanın insansal onuruna uygun davranma düşüncesine dönüşecektir.


ÖZDENER GÜLERYÜZ


REFERANSLAR/ 

Aydınlanma Nedir? İMMANUEL KANT. 

Anunaki Tezi.  ZECHARİA SİTCHİN.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İÇİNİZDE ŞARKI SÖYLEYEN VEYA DÜŞÜNEN ÖZ, HALA YILDIZLARI UZAYA DAĞITAN O İLK AN'IN İÇİNDE DEVİNİYOR MU?

BİREYSEL KÖRLÜKTEN TOPLUMSAL KÖRLÜĞE GEÇİŞİMİZDE ; ''ÖZGÜRLÜK '' VE ''MASUMİYET'' SEMBOLLERİMİZİ ARAMA GİRİŞİMLERİMİZ ÜZERİNE.

PARADİSE LOST- SMYRNA 1922. '' YARALARI KİM DÜŞÜNÜR, ÖLSEM NE GAM!'' : YÜZBAŞI ŞERAFETTİN, 9 EYLÜL 1922